Nörobilim, son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz ve kullandığımız bir kelime haline geldi. Bu alanda yapılan yeni keşifler ve günlük hayatın içine hızlı girişi sinirbilimi gündemde tutmaya devam ediyor.
Gerek yapay zeka çalışmaları gerek Parkinson, Alzheimer, dikkat eksikliği ve hiper aktivite bozukluğu gibi çok da uzağımızda olmayan nörolojik temelli durumlar ve hastalıklar, nörobilimin, her birimizin günlük konuşmalarının içinde de yer alan bir gündem olmasını sağlıyor. Şimdi gelişen bu alana bir göz atalım.
İnsan beyni evrendeki bilinen en karmaşık yapıdır. Beynimizi oluşturan sinir hücrelerinin sayısı galaksimizdeki tüm yıldızlardan daha fazla. Üstelik bu sinir hücreleri birbirleriyle mükemmel bir bağlantı halindeler. Şöyle ki tek bir nöron diğer nöronlar ile 10.000'e kadar bağlantı yapabilir. Mevcut bilgisayar teknolojileri ve beynimizi en iyi kıyaslayan söz heralde Jostein Gaarder’dan alıntılanan “Beynimiz onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, bizler yine onu anlayamayacak kadar aptal olacaktık” sözüdür. Bu mükemmel karmaşıklık içinde nörobilim, insanların nasıl hareket ettiğini, düşündüğünü ve davrandığını her yönüyle inceleyen yeni ve önemli bir alandır.
Peki nörobilim günlük yaşam için neden önemlidir?
İster araba kullanıyor ister yürüyor ya da koşuyor olun, ister bir fincan kahvenin tadını çıkarın, ister makale yazıyor ya da önemli bir sunum hazırlıyor olun ya da yapacağınız tatil hakkında hayaller kurun, beyniniz, deneyimi mükemmel bir anlatıma dönüştürmek ve önemli noktaları kaydetmek için her şeyi milisaniyelere kadar zamanlıyor ve çok çalışıyor. Ayrıca hayatta kalabilmeniz için tüm fizyolojik aktivitelerinizi de düzenliyor. Örneğin stres etkisiyle tavan yapmış kan basıncınızı yeniden eski haline getirmeye çalışıyor ya da öğlen yediklerinizin sindirilmesi için gerekli kimyasalları organize ediyor. Tüm bunları yaşamın farklı evrelerinde kusursuz bir şekilde yapıyor. Yani zamanlama ve enerjiyi mükemmel bir şekilde yönetiyor. İşte bu enerjiyi gereksiz harcamamayı nörobilim sayesinde öğreniyoruz.
Bu mükemmelliğin beynin bütünsel çalışması sayesinde olduğunu biliyoruz. Bölümlerin baskın görevleriyle beraber tüm mekanizmalarda görev aldığı yeni çalışmalar ışığında ortaya çıkıyor. Beyin ile ilgili mitlerden yavaş yavaş kurtuluyoruz. Örneğin; artık “ben sağ beyinliyim ya da sol beyinliyim” gibi söylemleri geride bırakmanın tam zamanı.
Nörobilimdeki gelişmeler bizlere daha iyi bir yaşam için beynimizi sabote etmeksizin, tam bütünsellikle çalıştırabilmenin de kapılarını açıyor.
Nörobilim, bilişsel süreçlerin arkasındaki biyolojik temelleri anlamamızı sağlaması açısından da önemli. Tatmin duygusu, ödül ihtiyacı, takdir, insanlarla temas halinde olabilme, iletişim kurma ve sürdürebilme, karar alabilme, hedef koyabilme, dikkati sürdürebilme, problem çözebilme, strateji oluşturabilme ve daha pek çok bilişsel işlevin arkasında yatan biyolojik faktörleri bilmek, basit mekanizmaları çalıştırarak bilişsel süreçlerimizi desteklemeyi öğretiyor.
Ve beynin bir mucizesi daha; nöroplastisite.
Nöroplastisite sayesinde kalıplaşmış düşüncelerimizden kurtuluyor ve farklı bakış açılarına yelken açıyoruz. Bu yetenek hem özel hayatımız hem de iş yaşamımızda önemli farklar yaratıyor. Tabi eğer bu yeteneği kullanabilmeyi öğrenirsek. Unutmayalım ki nöroplastisite her birimizde var olan ve günümüzde çok ihtiyaç duyduğumuz esneklik, dayanıklılık ve çevikliğimizi yeniden keşfetmemizin de anahtarı.
Yaşam koşullarının bir getirisi olarak esiri olmak ve olmamak arasında salındığımız endişe ve korkuya yenilmemek ve beynin enerji kaynaklarını tüketmemek nörobilimle elde edeceğimiz en önemli keşiflerden.
İnsan beyninin çalışma sisteminin öğrenilmesi, yaşama şeklimizi değiştirecek bir yenilik alanı haline geliyor. Daha iyi ve bütünsel bir yaşam.